BİR İŞE YARAMIYOR

Teslime Tosun

Cumhurbaşkanlığı seçimlerimiz bitti.

Şimdi biz Antalya gündemine dönelim.

Perşembenin gelişi, Çarşambadan belli olduğu gibi geliyor yerel seçimler.

Dün oylarımızı verdikten sonra şöyle bir Konyaaltı, Güllük gibi kent merkezinde dolaştım.

Vallahi de sahipsiz Antalya billahi de sahipsiz!

Konyaaltı Kent meydanında Kokoreçci Hilmi beyefendi 35 m2 dükkanını iki dönüme çıkarmış. İşgal ettiği kent meydanının oralar yetmemiş, birde öbür tarafa doğru masa sandalyesini atıp, meydanın tamamını kaplamak için hazırlıklarını tamamlamış. Müşterileri için oyun parkı kurup, kendisine depo yapmış.

Benim Kokoreçci Hilmi’ye bir tavsiyem var. Zaten Muhittin Böcek elinde sana hiçbir şey yapamaz. Sorumlu olan Konyaaltı Belediye Başkanı Semih Esen’de ilk göreve geldiğinde bir çıkış yaptı, bir rüzgar estirdi. O da biliyorsun sen sosyal medyada çeneni tutamadığın için. Neyse senin orayı mühürletti filan ama araya girip, “Kime bulaştığını bilmiyorsun. Her Antalyaspor maçında sana küfür ettirirler” diye onu da tırsıttın.

Bazı basın mensuplarının aç karınlarını doyuruyorsun. Onlar da senin gönüllü basın danışmanların.

Arkanda Antalyaspor tribün desteği de var.

Madem öyle ne duruyorsun sevgili kardeşim.

Kent meydanını sol taraftaki çim alanlar var ya, oralar bomboş durmasın. Boydan boya at oralara masa sandalye. Kapat oraların üzerini filan.

Antalya çocuğu kazansın parayı.

Büyükşehir’in denetiminde olması gereken Konyaaltı’ndaki çay bahçeleri ve büfeler hormon ilacı yutmuş.

Nasıl bir hormon yüklendiyse artık, her işletme 150 katı haline çıkmış.

Çevirmişler, kapatmışlar filan

Elbette yapacaklar. Esnaf zor durumda kardeşim. Çim alanlar boş yere niye öyle dursun.

Yalnız dikilen ağaçlar sökülmeyeydi eyiydi!

Emek var onlarda, para harcandı.

Ortada araçların park etmeleri için ayrılan yerlerde park yerinin karşılarında işletmecilerin dubaları ile dolu. Park etmeye kalkarsanız tipinde hayır olmayan birisi yanaşıyor yanınıza.

Saygıdeğer işletmeciler madem duba koyup, başına adam dikiyorsunuz. Bence oralara sadece plastik sade dubalar koymayın. Madem vatandaşın park etmesine izin vermiyorsunuz, “Bizim müşterimize ait” diyorsunuz. Bari ışıklı işletme ismi yazan dubalar koyun.

Görsel olarak daha şık durur.

Yerlerden emek emek döşenen taşlar filan sökülmüş.

Bence onları daha iyi şekilde değerlendirilebilir. Aileler çocuklarının eline verip, denizde taş sektirme oynayabilirler.

O taşların yerine konmaması biraz da şurdan iyi. Mesela kavga ediyorsunuz. Adama taş atacaksınız. Ortada daş yok daş.

İşte Büyükşehir Belediyesinin yetkililerinin vatandaşa bir hizmeti daha.

Karavanları hiç sormayın.

Karavanı olan, şehir şehir gezer değil mi?

Yok bizim Antalya’dakiler sabit!

İçlerinde bir komşum bile var. Evini ruslara kiraya vermiş, eşiyle birlikte denize nazır yanlamasına park ettiği kavaravanda yaşıyor. 

Bizim Antalya çok modern ve kimsenin kimseye karışmadığı bir yer.

O nedenle polis, zabıta veya herhangi bir yetkili asla kimseye karışmaz.

Bu kentin başıboş, sahipsiz, kimsenin kimseye hiçbir şekilde bulaşmadan yaşadığını sahile inince hemen anlarsınız.

Ah ne güzel, ne güzel.

Bende heves etmedim desem yalan olur.

Ama ben birazcık tırsığım.

Polis kayıtlarına göre, fuhuş yapan, uyuşturucu işleri filan dönüyormuş bazı karavanlarda.

Belediye karavanpark yapmış. Biraz abartılı söylüyorum ama bin civarındaki karavancılara inşallah yeter o park.

Serbest bölge kavşağında eski PTT-Telekom binası şimdi otele çevrildi.

Yeni konseptini görmeniz lazım.

Vallahi yapanın eline sağlık. Harika olmuş.

Tıpkı benim gibi düşünmüş adamlar. Kaldırım filan gereksiz.

Ön tarafta Konyaaltı Belediyesi peyzaj için hafif tümsek yapmış, çiçekler dikiliyordu. Galiba gereksiz olduğu ve otelin önü kapatıldığını fark edip kaldırıldı. Şimdi yerinde görsel estetikten uzak, garip, eciş bücüş bir tabela dikmişler.

Sayın otel yetkilileri bence onu da kaldırın siz. Nasıl olsa Konyaaltı Belediyesindeki zabıta müdürü çok mülayim birisi. Duyduğum kadarıyla aranız da çok iyi. Size bir şey demez. O ne öyle kapınızın önünde garip tabela?

Kaldırın gitsin anacım.

Bir kentin kaldırımları nasıl işgal edilir sorusuna örnek olarak bizim Güllük Caddesi gösterilebilir. Hiç sormayın, şöyle bir bakın yeter. 

Sürekli gördüğümüz için alışmışız da. 

Ayakkabıcıları ve giyim satanları tebrik ediyorum. Diğer esnafı 10'a katlıyorlar. 

Yazıyoruz ama boşuna. İnanın boşuna

Konu kalmayınca yine yazarım ama inanın bana düşman kazanmaktan başka bir işe yaramıyor bu yazılar.

İşe yaramayacağını bile bile, iş olsun, bu gün yazı yazmadın demesinler diye yazıyorum. Yoksa gerçekten hiçbir işe yaramıyor.