Son günlerde Antalya siyasi arenası coştukça coştu.
Valla artık “Ne yazacağım” diye düşünmüyor konuların arasından seçmece yapıyorum. Yani siyasi malzeme çok sizin anlayacağınız.
İşte bu adli-siyasi-rüşvet iddiaları arasında yazmak istediğim CHP’den seçilip Ak Partiye geçen Prof. Dr. Serap Özbudun’un açıklamaları oldu.
Gündem yoğun olunca öteledim, öteleyince konunun esprisi kaçıyordu.
Bu gün konumuz Prof. Dr. Serap Özbudun olsun.
Biliyorsunuz herkes kendi memleketinin milliyetçisidir, bende Antalya milliyetçisiyim.
Milletvekili adaylıkları söz konusu olduğunda ısrarla milletvekillerinin Antalya’lı olması gerektiğini belirttim.
Adayların açıklanacağı gece genel merkezdeyim.
6’lı masa garabeti ile bu hanımefendiyi Denizli’den milletvekili yapmak istediler.
Tıpkı benim gibi kendi memleketinin milliyetçisi olan o dönem Genel başkan yardımcısı Gülizar Biçer Karaca şiddetle karşı çıktı. Hatta Denizli İl Başkanlığı bunu duyunca arabalara, otobüslere atlayıp Ankara’ya yola çıktılar.
Bu arada yazmadan geçemeyeceğim Sayın Sibel Gezen hanımefendi ise sıralamada 3. Sıradaydı.
Bu gelişme üzerine Sayın Özbudun’u Antalya’ya yazdılar.
Sıralamayı yaparken Mustafa Erdem’i de bir geriye aldılar.
Şu anki milletvekili Aliye Coşar hanımefendinin ismi bile sıralamada yoktu.
Ben partili değilim ama sonuçta meclise gidecek milletvekillerinin Antalya’lı olmasını tercih ederim.
Görebildiğim herkese bunun çok yanlış olacağını, zaten Sururi Çorabatır’la bir kontenjan kullanıldığını, ikinci kontenjan olarak Şerafettin Kılıç’ın kullanıldığını Antalya’ya 3. bir kontenjanın çok olacağını dilimin döndüğünce anlatmaya çalıştım.
90’lı ve 2000’li yıllarda internetin olmadığı, dijital olarak konulara bu kadar rahat ulaşamadığımız, haberlerin sadece gazeteler vasıtasıyla öğrenildiği dönemde Antalya’lı olmayan gazetecilerin yaptığı “Antalya’da Antalya’lı kalmadı. Antalya’nın nüfusu yüzde 10’a düştü” haberleri nedeniyle insanların kafasında bir ön yargı olduğunu ve bunu elimdeki nüfus kayıtlarına göre açıklamaya çalıştım.
Çıldırmış vaziyette ABB Başkanımız Muhittin Böcek’e, o dönemde İl Başkanı olan nuri Cengiz’e ulaşmaya çalıştım.
Elbette kapı duvar!
Muhittin Başkanım yanında Şükrü Sözen’le birlikte lüks bir oteldeymiş!
Sayın Nuri Cengiz buna neden itiraz etsin?
Kendisi Denizli’den. Kendi memleketinde ithal bir milletvekili olacağına, Antalya’da olsun zihniyeti ağır bastı herhalde!
Gecenin ilerleyen saatlerinde yanlış hatırlamıyorsam 14. Katta kıyamet koptu. Oğuz Kaan Salıcı, Ali Öztunç gibi partinin ileri gelenleri birbirlerine girdiler.
Ardından Şükrü Sözen’in bastırmasıyla ve hatta daha sonra Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun bizzat bana söylediği gibi “Yörükse yörük! Antalya’lı diyorsanız Antalya’lı” diyerek Isparta Gelendost’lu Aliye Coşar’ı Ankara’lı Prof. Dr. Serap Özbudun ve Aydın Çine’li Şerafettin Kılıç’ı ve Samsun’lu Sururi Çorabatır’dan oluşan ithal listesini yapıp numunelik olarak araya Sayın Cavit Arı ile Mustafa Erdem’i koyarak, Antalya’nın has evlatlarından Sibel Gezen’i ise listenin sonuna doğru kaydırılıp, sıralamaya açıklayıp geçtiler!
(O Sibel Gezen'e helal olsun. Alt sıralarda aday gösterilmesine, seçilemeyeceğini bile bile günlerce partisine oy getirebilmek için çalıştı durdu. Ben olsam vallahi, "ne haliniz varsa görün" der geçerdim.
Şimdi gelelim bu hanımefendinin söylediklerine:
Ne demiş, ne demiş?
"Ben CHP'li seçmenden destek alırken bu desteği CHP'li olarak almadım. Altılı masanın bir parçasıydık ve o ittifakın bir üyesi olarak aday gösterildim ve orada gece gündüz CHP'li adaylardan da daha çok alın teri dökerek çalıştım.”
Hadi ya!
Seçim döneminde kaç defa geldin Antalya’ya?
CHP’liler kadın eli sıkmaktan imtina eden adamlarla Kepez’de çalışma yaparken siz nerdeydiniz acaba?
Madem CHP’lilerin oyu ile kazanmadınız kendi memleketinizden niye aday olmadınız?
Neden hiç bilmediğinizi tahmin ettiğim Akdeniz’e indiniz?
Madem bu kadar kendinize güveniyordunuz bağımsız olarak girseydiniz ya seçimlere.
CHP’li seçmenin oyu ile meclise girip, sonra dönüp Antalya’lı partililere laf söyleyemezsiniz. Bu yumurtadan çıkan civcivin kabuğunu beğenmemesi gibi bir şeydir.
“Ben herhangi bir siyasetçi değilim. Ben bir anayasa hukuku profesörüyüm”
Bu söylediklerini saygıyla karşılarım. Zira gerçekten bir Anayasa profesörü olmak hakikaten çok zor.
“Savunduğum görüşler demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarının korunmasına ilişkindir. Gelecek Partisi'ndeyken de bunları savundum, seçim kampanyasında da ve bugün AK Parti milletvekili olarak da aynı görüşleri savunuyorum.” Demiş.
Şu söylediğiniz demokrasi; hukukun üstünlüğü ve insan haklarına korunması” görüşünü savunmayacak birisi var mı?
Ama hanımefendi birkaç yıl içinde önce “Gelecek partisi, sonra CHP ve son olarak Ak Partiye geçiş yaptığını kendi ağzıyla belirtiyor.
“Eğer bunu gayri ahlaki bir tutum olarak değerlendiriyorsak o zaman CHP'lilere şu soruyu sormak isterim; acaba İYİ Parti listelerinden Antalya'dan milletvekili seçilen Aykut Kaya'yı neden CHP'ye aldılar?” demiş!
Vallahi haklı, billahi haklı!
CHP’liler olarak Ak Partiye geçince tu-kaka, CHP’ye geçince “Oooo hoş geldiniz. Biz de sizi bekliyorduk” demek pek hoş kaçmıyor.
Amma her halükarda bir Antalya’lı olarak ben laf söyleme hakkına sahibim.
Şimdi erken seçim tamtamları çalınmaya başladı.
İnşallah CHP yönetimi olarak Antalya’ya kontenjan adı altında bulduklarını listeye yazmazlar.
İşte şu örneğinde gördüğümüz üzere hanımefendinin derdi temsil ettiği Antalya değil. Antalya’lıların sorunları değil. O sadece vekil olmak istemiş ve yapmışlar.
“Ben vekil olayım da gerisi önemli değil” diyen hiç kimseyi o listede görmek istemiyoruz.
Şimdi benim neden ısrarla Antalya'lı olsun dediğini anladınız mı?
Antalya'lı olsa, böyle "Hadi bana baaay" deyip gidemezdi