Dünden bu yana CHP’ye kayyum mu atanacak diye ortalıkta tevatür dolaştı.
Bu işi takip eden CHP’nin en iyi hukukçularından birisiyle konuştum. Anladıklarımı size sade bir dil ile aktarmaya çalışacağım. Çünkü hukuki terimler ve süreçler var.
Bazı partililer kurultay iptal edilmesiyle ilgili Ankara’da Asliye Hukuk Mahkemesine dava açarlar. Ama bu dava normal seyrinde devam ediyor. Yani bu gün görülecek dava eksiklerin giderilmesi için başka bir tarihe erteleneceği tahmin ediliyor.
Yani bu davayı partili kendisi açmış.
Ayrıca İstanbul il Başkanlığının seçimlerinde yolsuzluk ve rüşvet iddiasıyla İstanbul Cumhuriyet Savcılığının yürüttüğü bir başka soruşturma var. Bu soruşturmada savcılık daha yeni yeni ifadeler alıyormuş. Elbette İstanbul İl başkanlığı seçimleri için ifade verenler, devamında kurultay ile de bilgiler veriyorlar ve soruşturma genişliyor.
Savcılık topladığı bilgi ve belgelerle ceza mahkemelerine dava açarsa bunun adına iddianame deniyor.
Soruşturmayı sürdüren savcılık hukuk mahkemelerine başvurarak “Ben yeterince delil ve bilgi topladım. Ceza davası açıyorum ancak kamuoyunu ilgilendiren boyutu ile size kurultayın iptal edilmesiyle ilgili dava açıyorum” diyor.
Yani savcılık kamu adına davacı olmuş oluyor.
Bunun adı Davaname.
Davanamenin tam açılımı “Cumhuriyet savcısının kamuyu ilgilendiren ancak ceza davası niteliği taşımadığı için “hukuk mahkemelerinde görülecek olan davayı açtığı belgeye davaname denir”
Peki niye ortalık karışıyor.
CHP tabanı sever böyle atraksiyonları. Direne direne kazanmayı filan.
Bu nedenle Özgür Özel ve ekibi tabanı diri tutuyor. Tıpkı Ak Parti’nin önceleri kendi tabanındaki safları sıklaştırmak için “Biz gidersek askeri darbe gelecek” şeklindeki söylemleri gibi.
Yani Özgür Özel ve ekibi yakaladıkları şu rüzgarı kaçırmak istemiyorlar. Tabana “Demekki Özgür Özel Cumhurbaşkanlığını kazanacak. Cumhurbaşkanı kendisine ciddi rakip olarak görüyor. Bu nedenle partiye kayyum atayacak. Özgür Özel ve ekibine sahip çıkmamız lazım” denmesini beyinlerine yerleştiriyor.
O kadar yani.
Ha savcılık soruşturma sonunda davaname açar mı? onu bilmiyorum.
CHP'Lİ BELEDİYENİN İŞTEN ÇIKARMA GEREKÇESİNE BAKIN SİZ!
Göksel Yapar ismini basın camiasında tanımayan yoktur. Hem iyi bir gazeteci hem de iyi bir fotoğraf sanatçısıdır. Fotoğraf ve gazetecilik dalında onlarca ödüllü bir gazeteci kendisi.
Göksel kardeşimiz evlenip, çocuğu olunca düzenli bir hayata geçmek için Kepez Belediyesi Basın biriminde çalışmaya başladı.
Gel zaman-git zaman Göksel Yapar sol tandanslı olduğu gerekçesiyle basın biriminden spor birimine gönderildi. Bununla ilgili “Ödüllü gazeteciye sürgün” diye o dönemlerde haberleri yapıldı.
Kepez Belediyesi bu kez CHP’ye geçmişti. Göksel üzerindeki baskı biraz kalkar diye umut ederken, Kepez Belediyesinin bir etkinliğinde fotoğraf çekerken, bir kadın onu tanır ve “Sen benim haberimi yapmıştın” diye söylenmeye başlar.
Göksel haberi hatırlamaz bile çünkü haberi yapan gazeteci bendim!
Göksel Yapar, sadece fotoğrafları çeken kişiydi!
Ben özel haber konusunda çok titizimdir. Başka gazetecilere sızma olmasın diye fotoğrafı çeken arkadaşa konuyu anlatmazdım.
O haberde Göksel’de çektiği fotoğrafların konusunu haber çıkınca öğrenmişti.
Yıllar sonra habere konu olan o hanımefendi, CHP’li belediye Başkanı göreve gelir gelmez Kepez Belediyesinin bir biriminde işe alınıp, müdür yapılmış!
Benim haberime konu olan o hanımefendi başlamış şikayetlere, kulislere “Ben bu adamdan rahatsız oluyorum” diye.
Geçtiğimiz hafta çok demokrat, çok solcu, emekçinin yanında olan CHP’li belediye Göksel Yapar’ı gerekçesiz kapının önüne koydu.
Yani bir gazeteci yıllar önce çektiği bir kare fotoğraf nedeniyle gerekçesiz, tazminatsız işten çıkartıldı.
Ayşe Evrim Zeybek, Göksel Yapar’ın çalıştığı Kepez A.Ş’nin genel müdürü
Göksel’i karşısına alıyor “Mesut başkanın selamı var ama seninle çalışmak istemiyor.”
Göksel, “İyi de başkan beni tanımaz. Neden illaki benimle çalışmak istemediğini söylemiş ki?
Cevap, : “Sen zamanında kültür dairesinden bir kadına bir şey yapmışsın.”
Ne yapmış? Taciz mi?, yüz kızartıcı bir şey mi?
Genel müdür Ayşe Evrim Zeybek, “Sen biliyorsundur ne yaptığını?” filan diye imalı konuşmaları, “Bak başkalarına tazminat bile vermiyoruz. Verdiklerimizi de 12 taksitte ödüyoruz. Sana hem fazla tazminat verelim, hem de 4 taksitte ödeyelim. Şu İkale anlaşmasını imzala” diyor.
İkale sözleşmesi işçinin kendi rızası ile işten ayrılması, fazla mesai, tazminat , işe geri dönüş gibi tüm haklarından vazgeçme sözleşmesidir.
CHP’li belediyenin emekçi bir basın mensubuna yaptığına bak!
Kamuoyunun yakından tanıdığı eski Kepez Belediyesi Meclis üyesi ve efsane sendikacı Kadir Zeybek’i herkes bilir.
Kadir abinin kızı olan Sayın Genel Müdür Ayşe Evrim Zeybek; çok saygı duyduğum babanız Kadir abinin hatırına bayramlık ağzımı açmıyacağım ama lütfen biraz nezaket!
Karşındaki işçi-emekçi olabilir. Sen onun üstünde bir amir olabilirsin. Ama hiç kimsenin onuru ve şerefiyle oynayamazsın!
Bu konuyla ilgili yukarda Allah var, Mesut Kocagöz’ün haberinin olduğunu zannetmiyorum. Zaten böyle bir izlenimim olsa, çok daha ağır yazacağımdan hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Ama Göksel Yapar defalarca randevu isteyerek, durumu açıklığa kavuşturmaya çalışsa da bir türlü Mesut Kocagöz’e ulaşamaz.
Göksel’e tazminat da ödemezler ve 5 parasız öylece kapının önüne konulur. Sadece işi değil, insanca muamele görme hakkını bile elinden alıyorlar.
Kaderin cilvesine bak ki, Gazeteciler Cemiyet Başkanı olarak görev yapan Erdoğan Kahya Başkanın basın danışmanı olarak ortalıkta boy gösteriyor.
Eyy Erdoğan Kahya, senin başkanlığını yaptığın cemiyetinin en değerli üyelerinden birisi işten çıkartılırken yine kendini düşünüp, ağzını bile açmadın değil mi?
Cebine giren bol sıfırlı maaştan olmayayım diye bir basın emekçisine yapılanlara, başını öne eğip sessiz kalmayı mı tercih ettin?
Göksel Yapar’a sahip çıkması gereken kim?
Antalya Gazeteciler Cemiyetidir.
Ben Antalya Gazeteciler Cemiyet Başkanı İdris Taş’ın, Erdoğan Kahya gibi bu olaya sessiz kalacağını düşünmüyorum. Çünkü İdris Taş, Kahya gibi cemiyetten güç alan değil, AGC’ye güç katan bir kişiliğe sahiptir.
Çünkü İdris Taş’ın, “Benim hiçbir sıfatım yok. Bir kere daha cemiyet başkanlığı yapayım” diye bir düşüncesi asla olmadı. Üyelerine de başkan olmak için böyle yalvarmadı.
O nedenle İdris Taş, Antalya’lı gazetecileri hayal kırıklığına uğratacağını asla düşünmüyorum.
Ayrıca, Cemiyetimizin üyesi olan ve onlarca ödül almış bir gazeteciye sahip çıkılmayacak da ne zaman cemiyet yanımızda olacak?
NOT: Göksel Yapar’ın 10-12 yıl sonra başına bela olan sevgili kadın müdür. Senin haberini yapan kişi benim.
Bir çocuk babası bir adamı ekmeğinden etmek yerine senin haberini yapan bana gel.
Ben buradayım! Varsa hesabın benden sor.
Bak senin ismini, cismini ve olayı yazmadım. Ergenlik çağında bir kızın var, lütfen benim ağzımı açtırma!
Herkes benim sanat-sepet haberi yapmadığımı, uzmanlık alanımın polis-adliye olduğunu bilir.
Sana bazı şeyleri de çok iyi hatırlatırım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.