1
  • BIST 9915.62
  • Altın 2439.282
  • Dolar 32.4246
  • Euro 34.6533
  • Antalya 28 °C

HAYDİ ANTALYA

Teslime Tosun

Dün Antalya Valimiz Sayın Hulusi Şahin’le tanıştım.

Cumhuriyetimizin 100’ncü yıl kutlamaları hakkında Antalya basını ile buluştu.

Ben Antalya valimizi pek sevdim.

Neden sevdiğimi anlatayım size.

Bu güne kadar bir çok vali beyle çalıştık. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramları Vali beyin protokolün ilk sırasında yer alır, bir saat resmi töreni takip eder, akşama da geri kalan protokole Cumhuriyet resepsiyonu verir. Olay biterdi.

Bunca meslek hayatımda ilk defa bu kadar güzel bir program hazırlandığına şahit oldum. Özellikle Cumhuriyetimizin 100. Yılı hasebiyle şehrin en işlek 12 ayrı farklı noktasında Atatürk ve Cumhuriyet temalı kiosklar yerleştirmişler.

Vali beyin talimatıyla hazırlanan bir pakete bayrak ve Cumhuriyetin önemini anlatan bir de mektup koyup, Antalya’da öğrenim gören 275 bin öğrenciye göndermişler. Tüm öğrencilerden 29 Ekim günü bu bayrakları evlerinin balkonuna asmalarını istemişler.

Tahmin ediyorum 29 Ekim günü Antalya Türk Bayraklarıyla donanacak ve görsel bir şölen haline gelecek.
 

Antalya Valimiz Hulusi Şahin, yaptığı konuşmada, Cumhuriyetin 100’üncü yılını kutlamanın kendilerine nasip olduğunu ve bunun gurur verici olduğunu ifade ederek “Cumhuriyetimizin 100’üncü yılını Antalya’da coşkuyla kutlamak istiyoruz. Tüm Antalyalıları, Cumhuriyet coşkusunu evinden başlayarak hissetmeye ve hissettirmeye davet ediyorum. Buradan Antalyalıları sizlerin aracılığıyla tüm etkinliklere davet ediyorum.” dedi.

Haydi Antalya, 29 Ekimde Cumhuriyet etkinliklerinde buluşalım.

 

ALİ TAŞ’A CEVABIM

Sevgili arkadaşım Ali Taş, Körfez Gazetesindeki köşe yazısında bir zamandır benim Antalyalılık üzerine yazdıklarımı analiz edip, kibar kibar laf geçirmiş.

Eleştirilerini aldım başım üzerine koydum.

Tek tek cevap vereyim.

Sevgili Taş, “Teslime’nin ‘yerli ve milli’ arzusu, 1980 ve 1990’ların Antalya’sının gündemiydi. Çünkü o günün Antalya’sı ekonomik ve kültürel olarak tamamen Antalyalılardan oluşuyordu. Teslime’nin de kültürel DNA’sı da bu dönemde oluştu. Tıpkı benim kültürel DNA’mın Ankara’da dokunması gibi” demiş.

Basitleştirirsek eğer hafif bir üsttenci yaklaşım ile “Kendinizden başka kimseyi bilmediğiniz için, kültürün yörüklükle oluşmuş. Senin bu savunduklarının modası geçti. Kafan 90’lı yıllarda kalmış. Aş bunları” diyor. Elbette arkasından gelen “Benim DNA’da Ankara’da oluştu” cümlesiyle alicenaplık gösteriyor.

Cevabım: Benim doğduğum Döşemealtı bir iskan köyüdür. 1920’li yıllarda başta biz yörükleri, tahtacıları, Kıbrıs göçmeni macurları, Adana’lı sülalesi dediklerimizi toplayıp aynı köye iskan etmişler. Yani sadece yörüklerden oluşan bir gettoda büyümedim. Farkı klanlar, birbirine benzemez insanlar ve onların oluşturduğu çok kültürle beslendim. Yörüklerin katı kuralları ile boğuşurken, tahtacılardan Kerbelayı öğrendim. Macurlardan yani muhacirlerden ise hayatı çok da ciddiye almamak gerektiğini, kendinle bile eğlenebilmeyi öğrendim.

Devamında “Ama şimdi 2020’lerdeyiz. Bugünün Antalya’sının ekonomik ve kültürel kodları çok farklılaştı. Antalya büyüdü ve ulusal ve uluslararası çok çeşitli kimlikler bünyesine dahil oldu. Günümüzün moda deyimi ile ‘metropol’ bir Antalya var artık. Üstelik bu göçün başlangıcında, ama sermaye yatırımı olarak ama ucuz işgücü olarak Antalya kendisine gelen bu insanları alkışlarla karşıladı.” Demiş.

Kısaca “Çok eskilerde kaldın. Küreselleştik, globalleştik. Yeni durumda Antalya sadece size ait değil. Değil Türkiye’nin, dünyanın dört bir yanından insanlar geldi. Bu nedenle Antalya çok çeşitli kültürler ve kimlikler var artık. Üstelik hakimiyet başka erklerin eline geçti. Artık kabullen” diyor.

 

CEVABIM: Biz hiç kimseyi kırmızı dipli mumla bu kente davet etmedik. Antalya Anadolu’nun Almanyası gibi olabilir ama 1960’lı yıllardaki Almanya’da ucuz Türk işçilerini alkışlarla karşıladıkları gibi Antalya’lılar hiç kimseyi alkışlarla filan karşılamadı. Sadece gelenlere neden geldiklerini, niye geldiklerini filan sormadan, ilk dönemler bir kenarda da olsa, bizim kadar Antalya’nın nimetlerinden onların da faydalanma hakkı olduklarını bilerek soframızı, arazilerimizi ve gönlümüzü açtık.

Yine devamında, “Antalya’ya dışarıdan dahil edilen milletvekilleri konusunda, bu kadar tutucu olunmaması gerektiğini, bu adların ulusal siyasette olmaları gerektiğini ama siyasal tabanlarının olmadığını, tıpkı Ankara, İstanbul, İzmir gibi, Antalya’nın da artık bu durumlara alışması gerektiğini ifade edip, Bülent Gürsoy örneğini vermiştim.” Diyor.

Türkçesi, “Siyasi parti başkanları sizin önünüze kimi getirirse, tıpış tıpış gidip oy vereceksiniz. Alışın artık buna” diyor.

CEVABIM:

Yok ya? Madem ulusal siyasette olması gerektiğine inanılan çok ama çok değerli bu ithal vekiller madem genel başkanlara bu kadar çok lazımsa bu adamlar taş deliğinden çıkmadı ya? Alsınlar götürsünler kendi ananasının-babasının, soyunun, sülalesinin yaşadığı memleketinden aday yapsınlar. Biz Antalya olarak mecburmuyuz bu adamlara siyasi basamak olmaya? Kendi memleketlerinden milletvekili aday gösterilme yasağı mı var?

Yazının sonuna doğru “Teslime Tosun’un yazılarından benim anladığım, Antalyalı olup olmamasından ziyade, Antalya’da siyaset yaparken kimlik siyaseti üzerinden yol almaya çalışmaları. Eğer ben doğru anlamışsam, o zaman tartışma ‘Antalyalı’ olup olmadığı üzerine değil, kimlik siyasetine karşı çıkma üzerinden yürütülmelidir. Bilmem ne ili derneği başkanı, bilmem ne yörükleri temsilcisi, mezhep önderi olmak, siyasette alan işgal etmeye gerekçe olmamalı. Çünkü TBMM kimlik temsili üzerinden değil, ulusal bütünlüğü merkez alan il temsili üzerinden oluşuyor. Bu nedenle adayların hangi etnik ya da mezhepsel kimlikten geldiği değil; özelde kente, genelde ülkeye ne katacakları üzerinden tartışmamız gerekli. Kafa kağıdında doğumunun neresi olduğu değil, değeri nereye fayda sağlayacağı üzerinden olmalı.” Demiş.

 

Cevabım: Ha şunu bileydin! Aynen şu yazdığına imzamı atarım.

Biz bu kimlik siyasetini maalesef başkalarından öğrendik! Bir seçim yaklaştığında başlıyorlar kendilerinin mensubu oldukları klanları, mezhep, soy,sop il bazında örneğin, “Alevilerin temsil edilmesi lazım, Karadenizlilerin temsil edilmesi lazım. Kürt kökenliler olmazsa olmazımız” derken her şey harikaydı. Ama Antalya’lı olarak geçtiğimiz genel seçimde madem öyle “Biz Antalyalıların da temsil edilmesi lazım. Yörükler olarak bizim de temsil edilmemiz lazım” deyince herkesin şafağı attı.

Bu söylemlerden hemen birileri rahatsız olarak “Ama mezhep olayına girmeyelim. Ama köken olayını söylemek çok ayıp, ama siz mikro milliyetçilik yapıyorsunuz. Faşistlik yapıyorsunuz” demeye başladılar.

Sizin yaptığınızı, kendi memleketimizde aynı şeyi biz yapınca nasıl hissediyormuşuz şimdi anladınız mı?

Siz yapınca iyi, ama biz yapınca “olabilemeeeez” öyle mi?

Son söz olarak “Antalya’nın başta çevre olmak üzere yaşadığı önemli sorunlarla mücadelede edenlere baktığımız zaman, önemli ölçüde doğumu Antalya olmayan ama Antalya için duyarlı adları görüyoruz. Teslime’nin yazıları, işte bu kesimleri de rencide ediyor.” Demiş.

Bu konuda Ali Taş kardeşim çok haklısın.

Hemen ilk aklıma geliveren Yusuf Yavuz ismi var. Baro’da çevre kurulunda olan Av. Tuncay Koç var.

Bu gün sadece Antalya değil, Türkiyenin neresi olursa olsun bu memleketin dağına, taşına, ormanına aynı eşit seviyede sahip çıkmaya çalışan Yusuf Yavuz’a laf söylemek kimin haddine. Yörük kültürüne hakim, araştırmalar yapan ve gelecek nesillere aktarmaya çalışan, yolsuzlukların üzerine giden, Cumhuriyetimizin yılmaz savunucusu ve benim de hayranı olduğum bir araştırmacı-gazetecilik sergiliyor.

Benim diyen Antalya’lıdan daha fazla Antalya’nın tüm değerlerine, yağmalanmak istenen her bir metrekaresine, deresine sahip çıkan, rant için dağları oylum oylum oymak isteyenlere hiçbir beklenti içinde olmadan mücadele veren Av. Tuncay Koç’un önünde saygıyla eğilirim.

Biz bazı Antalyalılar kışın sıcak evimizde, yazın deniz kenarında püfür püfür keyfini çıkarırken, Yusuf Yavuz ve Tuncay Koç gibi isimsiz yüzlerce insan Antalya’nın tarihine, dağına, taşına, kumuna, ormanına sahip çıkabilmek için polisten gaz yemeyi, cop yemeyi, davalık olmayı, gözaltına alınmayı ve hatta talihsizlik sonucu ölmeyi bile göze alarak mücadele ediyorlar.

İşte o insanlar Antalya’nın gerçek sahipleridir. Onlar aidiyet duygusuyla bu kenti kendilerine yurt edinmişler ve yuvalarını burada kurmuşlardır. Elbette onların bazı işe yaramaz “Ama ben bilmem nere yörükler dernek başkanıyım” demekten başka bir işe yaramayanlardan daha fazla Antalya’lıdır ve daha fazla söz hakkına sahiptir.

Benim derdim, Antalya’yı ve Antalya’lıları yolunacak kaz gibi görenlerle. Domuzdan bir kıl kopartırsak kardır hesabıyla bu kenti hem yağmalayacak, hem de kendisine siyasi ikbal kapısı olarak görmek isteyenlerledir. Antalyalıyı aşağılayıp, yok sayanlarladır. 7 kişiyi toplayıp bilmem hangi ilin derneğini kuracak; “Arkamda 300 bin var” diye kurum kurum kurulup, “Beni belediye başkanı seçin, beni milletvekili yapın, beni meclis üyesi yapın” diyen zihniyetle derdim var.

Ama yine de siyasi yeterliliği, bu memlekete katkı koyabileceğini anlatmak yerine, mezhepsel kimlik üzerinden, hemşehri dernekleri, siadlar üzerinden kendilerine siyasette yer edinmeye çalışanlara laf söyleyeceğim derken istemeden, farkında olmadan, amacımı aşan cümleler kurduysam veya lafın nereye gittiğini hesaplamadan duygularını incittiğim insanlar var ise özür dilerim.

NOT: Bakın bunun son örneğini dün yaşadık. ABB Başkanı Muhittin Böcek Döşemealtı'nda bir toplantı yapacak. Muhtarlar ve STK temsilcilerini davet edecek. Döşemealtı'nın CHP'li belediyesi protokol listesinde STK olarak Alevi derneğinin ve bilmem ne horoz sevenler derneğinin telefonunu veriyorlar. Ama orada kurulmuş ve faaliyetlerini son hızla sürdüren Has Yörükler ve Döşemealtı Yörükler Derneğinin telefonlarını vermiyorlar. İşte CHP içindeki bu zihniyet de bizim canımızı sıkıyor. 

Bu yazı toplam 2855 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2018 Antalya Haberal | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.