1
  • BIST 9915.62
  • Altın 2435.681
  • Dolar 32.5203
  • Euro 34.8906
  • Antalya 24 °C

HAFTASONU EĞLENCESİ 31

Teslime Tosun


Geldik haftasonu eğlencesine. 

Polis-adliyede çalışan her muhabirin öncelikle savunma sporu dediğimiz karate- judo, kung-fu gibi sporlarına aşina, dövüşmesini, kavga etmesini ve hızlı koşmayı öğrenmesi gerekiyor. 
9 Ekim günü Antalya Gazeteciler Cemiyetimizin seçimleri var. Buradan başkan adaylarına sesleniyorum. Seçim vaatlerinizin arasına "Polis-adliye-hastane muhabirlerine savunma sporu kursları aldıracağızı" da ekleyin lütfen. Ben garanti veriyorum o bölümde çalışan arkadaşlarımızın oyları sizin olacaktır. 

Elbette benim dönemimde bu savunma sporlarını yaşadıkça öğrendik. Pozisyona göre hamle yapmayı, dayak yememek için hızlı koşmayı ve gelebilecek çeşitli saldırılar için ise sırtımızı kollamayı elbette olayları yaşadıkça tecrübelendik. 

Allah yapısı olarak anarşist bir ruha sahibim ve doğuştan mücadeleci bir karakterim var. İnsan azmanı iki ağabey ile büyüyünce, mücadele ede ede savunma yönümü de  geliştirmişim.  
Fotoğraf çektim diye saldıracaklar ve bende temiz dayağımı yiyip susacağım öyle mi? Asla! Kavgada yumruk sayılmaz zaten. Kaç tane darbe aldığım önemli değil, önemli olan bana yapılan saldırıya boyun eğmemekti. 

Yine adliye önündeyiz. Büro'dan fotoğraf çekimi için destek olarak Göksel Yapar'ı gönderdiler. Göksel Yapar magazin muhabiri ve çok kibar. Asla kadınlara yüksek sesle bile konuşamaz. Göksel ile iletişimimiz çok iyi. Ben bilgileri topluyorum, göksel fotoğraf çekiyor.  Gözlerimizle anlaşabiliyoruz.  Önce Göksel'e bakıyorum, sonra fotoğrafı çekilecek kişiye bakıyorum. Yanımızdaki diğer muhabirler ve fotoğrafları çekilenler ne olduğunu bile anlamıyorlar. Her şeyi sabah gazetede görünce Göksel ile keyfimize diyecek yok. 

İlginç bir gasp olayını haber yapacağız. Olay şöyle: Galiba Kemer yolunda idi. İki güzelce genç kız,  mini etekli ve göğüsler degaje, 20 santimlik ayakkabılar, full makyaj yola çıkıp otostop çekiyorlar. Kızları görüp, niyetini bozanlar. Durdukları anda, çalıların arkasında gizlenmiş iki zebani kılıklı adam, ellerinde silahlar ile ortaya çıkıp, adamın cüzdanını boşaltıyorlar.  Paraları ise hep birlikte pavyonda yiyorlar. Çoğu zaman soyulan sürücüler kimse duymasın diye şikayetçi bile olmuyorlar. 

Bir olay, iki olay derken, sonunda jandarmaya yakalanmışlar. Adamları zaten çektik ama kızların yüzleri kapalı olduğu için sonradan gelen Göksel'e kızları işaretledim. Ben içerde bilgi toplarken kızlar tutuksuz yargılanmak üzere serbest kaldı ve Göksel kardeşim dışarda fotoğrafını çekiyor.  Kızlar bunu fark edince Göksel'e saldırmaya başlamışlar. 

Ben dışarı çıktığımda gördüğüm manzara şöyle: 1.90'a yakın boyu olan Göksel'e 1. 50'lık iki kadın saldırıyor. Göksel'e tokat atacaklar ama boyları yetmiyor. Birisi yerinden zıplayarak tokatı sallıyor, diğeri anca beline geldiği adamın böbreklerine çalışıyor. Sarmışlar bizim çocuğun etrafını ve Göksel sadece "Yapmayın hanımefendi, rica ediyorum. ahhh belim. Çok teessüf ederim, aah ayağım" diyor.  

Böyle durumda tecrübeli abla olarak geldim. Kameramı güvenli bir yere koydum, yanına da kırılmasın diye gözlüklerimi çıkarıp yerleştirdim. Yavaş adımlarla bunlara doğru yaklaştım ve tokat atmaya çalışan, Göksel'e yapışmış en saldırgan kızın omuzlarına hafif dokunarak "Bakar mısınız" dedim. Kız şaşkınlıkla döndüğü anda ağzının ortasına yumruğu geçirdim. Yumruğun ayarını biraz fazla kaçırmışım, kızcağız sırt üstü uzandı gitti. Öteki şaşkınlıkla önce yere düşen kıza doğru koşturdu, eğildi onu kaldırmaya çalıştı. Sonra hızla yerinden kalkıp, bana doğru hamle yapınca, sağ bacağımla, bir tekme attım. Yine tekmenin hız ayarını kaçırdığım için bankların üzerine yuvarlandı. Öteki kız bu arada yerinden kalkmış ve şaşkınlığını üzerinden atıp, bağırarak bana doğru gelince nasıl bir tokat attıysam artık, o da bankın üzerine düşen kızın üzerine düştü.  Allah ne verdiyse artık. Tekme tokat giriştim bu otostopçu iki kıza.

Sonunda arkalarına bile bakmadan kaçtılar. 

Ofise gittik, haberi yazıp, toplantıya katıldık. Hiç bir şey yoktu. Ama toplantıdan sonra sağ ayağımın üzerine basamaz haldeyim. Bir baktım, benim sağ ayak kütük gibi olmuş. Ayakkabının içine sığmıyor. Kızların ahı çok çabuk bulmuştu beni. Doğal olarak acil servise geldik, bir röntgen çekildi. Sağ ayağın, bilekle birleşen, kaval kemiğinin ucu kırılmış. 

Dayak atarken, kendi bacağını kıran birisi olarak çocuklarla epey güldük. Ayak alçıya alındı. Ama sevgili büro şefim Dursun Gündoğdu ve onun yarattığı istihbarat şefi Salih Uçar'ın baskıları nedeniyle her gün o alçılı ayakla beni işe gönderdiler.  
Çalışmaya mecburdum. İşten atarlarsa eğer, bana bakabilecek bir ailem yoktu. Bir ay masraflarımı karşılayıp, cebime para koyabilecek kimsem yoktu. İki ağabeyim var dedim ya, böyle durumlarda en uzağındaki akrabadan beter oluyorlardı. 

O nedenle, bana yapılan eziyetlere boyun eğmek zorunda kaldım. Ama hep içimde intikam ateşi yanar durur.  Ne yaparsam yapayım, o intikam dürtüsünü bir türlü yok edemiyorum. 

Şimdi, amir konumundaki, astına bağırdığı zaman "Mobbing uyguluyorlar" diye bağırırlar ya, Dursun Gündoğdu ve Salih Uçar'ın kırık ve alçılı ayaklı bir muhabiri raporlu olmasına rağmen her gün işe getirtmesine ne denir bilmiyorum. 

O ayağım hala üzerine fazla basınca şişer ve ağrı yapar. Ağrıyı hissettiğim anda insanlık dağıtılırken, kendilerine az miktarda düştüğünü düşündüğüm  Salih Uçar ve Dursun Gündoğdu'ya hitaben içimden  "Sürüm, sürüm, sürünün inşallah" diye ilenirim. Temennide bulunurum. "Çoluğunuzdan-çocuğunuzdan bulun" demiyorum ama inanıyorum ki, her ikisinin de hastane yataklarında süründüklerini, bir lokma ekmeğe muhtaç olduklarını Allah bana göstermeden beni öteki dünyaya almaz. 

Belki bir nebze o zaman içimdeki intikam hissi dinebilir.

 

NOT: Dün Emrah Yasin Karasu aradı. telefonda güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Bir süreden bu yana CHP'nin içinde yanlış yapanlarla ilgili videolar çektiğini ve yayınladığını anlattı.  "Sadece Muratpaşa İlçe Başkan yardımcısı için değil bu, herkese tek tek yapıyorum. Benim sosyal medyamda duruyor hepsi. Babanın ilçe başkan yardımcısı olması, oğlunun Ak Parti ilçe başkanının şoförü olması bana göre yanlış ve bunu dile getirdim. Ben Akaydın'ın danışmanı olduğum süre boyunca veya Muratpaşa Belediyesi dönemimde hiç bir akrabamı işe almadım, aldırmadım. İlçe başkan yardımcısının kızı da, damadı da Muratpaşa Belediyesinde çalışıyor. Oğlunun da işe girme başvurusu var. İşe alınmayınca, (Muratpaşa işe almaz ise, bakın Ak Partiye gideriz) gibi yapıldığını düşünüyorum. Başka yerde iş mi yok? Söylesinler başka yerde iş bulalım " dedi. 

CHP'nin içinde yer almadığını belirterek "Ahmet Kumbul döneminde, partiden ihraç edilen CHP'lilerden birisiyim ben. 7. Asliye Ceza mahkemesindeki olayı bana hatırlatmışsınız. Bir seçim döneminde, delege çalışması yapıyorduk Zeytinköy'de. Bu sırada polis geldi ve benim yanımda şoför olarak çalışan çocukta esrar çıktı. Çocuk "Benim" demedi. Ben de yanımda çalışanı satmak istemediğim için "Benim değil" demedim. Rahmetli Çağdaş Şahin arkadaşımız ve davaya o baktı. "Bundan bir şey çıkmaz" dedi. Saç örneklerim temiz geldi. Ama olayı pek de takip etmedik. Denetimli serbestlik verdi ve iki defa imza atmaya gittim. Oradaki görevliler, baktılar bana bir daha gelmeme gerek olmadığını söylediler. Bu olayda yapıştı kaldı sırtıma. Ben Yüksekalan'lıyım. Böyle şey yapacak olsam, Zeytinköy'e bile gitmeme gerek yok." dedi.  
  

Bu yazı toplam 4934 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 1
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    Tüm Hakları Saklıdır © 2018 Antalya Haberal | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.